WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05362004002

Alparslan AKBAŞ

RESESYON MU DEPRESYON MU ? 
24.07.2022

 

Bir ülkede üretilen mal ve hizmetlerin tamamının değerini ifade eden Gayrı Safi Milli Hasılanın (GSMH) art arda devam eden iki dönem gerilemesi ekonomi dilinde resesyon olarak adlandırılır. Bu iki dönem aynı zamanda her biri üç ay olmak üzere altı ayı ifade eder. Ekonomik faaliyetlerde duraklama, reel olarak gayrı safi yurt içi hasılanın düşmesi veya negatif etkileri olan konjonktürel dalgalanmalar ülkeleri reel olarak ekonomik daralmaya doğru sürükler. Uzun bir resesyon süreci ülkeyi ekonomik olarak çöküşe götürür. Bu daralma süreci yavaş ve ılımlı olursa resesyon, şiddetli olursa ise depresyon denir.

Bir ülke için kişi başına düşen milli gelirinin artışının durması yada gerilemesi, ekonomik büyümenin nüfus artış hızının altına inmesi, işsizliğin artması, ekonomik faaliyetlerin duraklaması yada gerilemesi ve ülkede üretim faaliyetlerinin düşmesi resesyona giden süreci hızlandırmaktadır.

Burada bahsi geçen durgunluk ekonomi yönetimlerinin bizatihi müdahale alanı olup kamu gücü ile piyasa dinamiklerinin yönlenlendirilerek büyüme ivmesinin artırıldığı bir alandır. Kamu harcamaları bireysel harcamaların eksik kaldığı alanlar fonlanarak ekonominin tam kapasiteye erişmesi için tulumbadaki öncü su gibi kullanılmaktadır. Ekonomiyi daraltıcı etki yapan duraklatıcı etkenler kamu harcamaları ile giderilmektedir. Kamu gücünü elinde bulunduran siyasi iradenin ölçüsüz ve ekonomi bilincinden uzak kararları ise bu duraklama ve resesyon sürecini daha da artırarak hızlı çöküş anlamına gelen depresyona neden olabilir. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için ekonomi bilimi ile iç içe olacak,  ortak akla başvuracak idarecilerin olması olmazsa olmazdır. Ülke ekonomisinin idaresini tek merkezden bir kişi iradesi ile yönetilmesi telafi mümkün olmayan hasarlara neden olabilir. Türkiye ile aynı seviyede olması açısından OECD ülkelerinden ya da yönetim şekli benzer diğer ülkelerden çok farklı örnekler verilebilir.

Ülke ekonomisi için daima hazır olması gereken kamunun ekonomik gücünün çabuk verim alınamayacak alanlara sarf edilmesi israfın başka bir yüzünü de göstermektedir. Zamanında ve verimli kullanılamayan kaynaklar, ihtiyacı olan durumlarda kullanılamadığından ülke için resesyon gibi büyük zararlara yol açabilir. Ülke yönetiminin resesyondan kaçınmak için uyguladığı politikalar toplumun tümünün faydalanması yerine ülke içinde belirli bir zümrenin istifadesine sunulması sosyal adaleti de incitmekte ve devlete olan güveni sarsmaktadır. Güven ortamı oluştuğu takdirde ekonomik politikalardan faydalanan bireyler tüketimlerini ve yatırımlarını artırarak ekonomiye destek olacaklardır.

Pandemi süreci tüm dünyada parasal genişlemeye neden oldu. Ülkeler kendi toplumlarının salgın hastalık zamanındaki yaşadığı kayıpları giderme adına piyasanın likiditesini artırdı. Karşılıksız olarak piyasanın likiditesinin artırılması enflasyonu tetikledi. Son dönemlerde ise parasal genişleme ile oluşan enflasyonun kontrol adına alınabilmesi için bağımsız merkez bankaları faiz artırım yoluna gittiler.

Dünyada rezerv para sahibi ABD merkez bankası yaklaşık 1,5 yıl sonrasında faiz artırımı yapmayı planlarken gelişmekte olan ülkeler bu duruma hazırlanmaya başladılar. Yani ABD merkez bankası faiz artırmaya başlamadan önceleri gelişmekte olan ülkeler faiz artırarak ülke ekonomilerini güçlendirmeye çalıştılar. Bu durum şimdilerde çok fazla artmayan bir enflasyonu beraberinde getirdiği gibi önceden yapılan hazırlıklar o ülkenin ekonomisine olan güven duyulmasına da neden olmaktadır.

Havanın yağmur yağacağı çok belliyken yürüyüşe çıkan iki arkadaştan biri yanına şemsiye alırken diğeri gerek duymadı. Oysa yağmur başladığında ciddi sıkıntılar yaşamaya başlamıştı. Şimdilerde Türkiye de yağmur beklenmesine rağmen şemsiye almayan ve sonrasında yağmurun sırılsıklam ettiği ve zatürreye yakalanan hasta gibi ekonomik zorluk yaşamakta.

Israrla faiz artırılmadığı ve finansal istikrar sağlanmadığından kriz hızla etkisini hissettirmeye başladı. Daha evvel biriken kaynaklar hızla tüketildiğinden acil durumlarda kullanacak kaynaklar heba edildi. Ülkenin para değerini korumakla görevli merkez bankası yerine para politikası için BDDK’nın aldığı önlemleri piyasalar şaşkınlıkla izliyor. Yanlış ekonomi politikaları doğru uygulanırsa hasar olsa da yıkıcı etki olmazken yanlış politikalar yanlış uygulanırsa ortada hiçbir şeyin kalmayacağı aşikârdır. Tüm dünya hem faiz artırıp hem de ekonomilerini resesyona kaptırmamak için önlem üzerine önlem alırken Türkiye’nin ekonomi yönetiminin kendinden emin tavrı takdire şayandır. Bu gidiş devlet yöneticilerimizin ya sakinliğiyle ekonomi nobel’ine ya da iş bilmezliğiyle Guinness rekorlar kitabına girmesine neden olabilir.  

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Son Haber (duzcesonhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.